Distopya Örneği Olarak " Tron Legacy"

Bu filmin tür olarak Sineklerin Tanrısı’ndan oldukça farklı olduğunu biliyorum, Tron: Legacy bir bilim kurgu filmidir, ancak benliğin bölünmesi, medeniyet ve savaş ikilemi ve ütopyadan distopyaya geçiş yönlerinin benzerlik taşıması sebebi ile incelenmek üzere bu filmi seçtim. Sineklerin Tanrısı gibi, Tron: Legacy’nin de iki çekimi bulunmakta: 1982 ve 2010. Ben bu çalışma için 2010 versiyonunu tabana alıyorum. Öncelikle şunu söylemeliyim ki; filmi henüz izlememiş olan okurların yazıdan hikaye hakkında temel bilgiyi edinmeleri mümkündür ancak bu bir inceleme olduğundan spoiler içermektedir. Film izlendikten sonra okunması daha doğru olur.
Filmin kendisi, hem bir distopya örneği hem de konusu itibariyle ütopya üzerine olması bakımından ilginç bir özellik taşıyor. ENCOM Şirketinin sahibi Kevin Flyyn’in ortadan kayboluşu üzerine, onun aslında insanlığı değiştirecek digital bir devrim peşinde olduğu söylentileri yapılıyor ki bu zaten adamın bahsettiği bir şeydir. Kevin’ın oğlu Sam, yıllar sonra babasını TRON adlı digital bir yerde bulduğu zaman, Kevin’ın söylediği replik yeni bir dünya yaratmak istediğinin kanıtı, ama yaratmak istediği ütopyanın özelliklerini net olarak bilemiyoruz. Yalnızca din, bilim ve felsefe adına bilinenlerin yeniden sorgulanması gerekeceğini söylüyor.
Kevin’in bir oyun programı içinde yaşıyor olması, teknolojik bir gelecek ütopyası olabilir. CLU, Kevin’in kendinden kopyaladığı bir benzer program olarak Tron şehrini mükemmelliğe ulaştırmakla görevlendirilmiş. Ancak daha sonra CLU’nun “kötü” taraf olması, insanın içindeki iyi ve kötü yana vurgu oluşturmaktadır. Böylelikle, Kevin’in ütopyası bir distopya olur. CLU kendiliğinden ortaya çıkan ISOları (Isomorfik Algoritmalar) mükemmelliği bozduğu gerekçesiyle yok eder. Bu bir tür soykırımdır ve CLU’nun devrimi olarak nitelendirilir. Kalan son ISO, Kevin’ın yanında korunmuştur: Quorra. Kevin, Isoların çok zeki ve insanlığı değiştirecek yaratıklar olduğunu düşünmektedir.
Kevin Isolarla ilgili bu düşüncesini: ”Bir ayna koridorunda yaşıyordum ve ISOlar bunu yok etti” diyerek anlatır. Gördüğü bildiği her şeyden farklı yarı program canlılardır Isolar. İsoların yok edilmesi, bir medeniyet kurup, mükemmel seviyeye getirip sonra ezici güç olan dünya toplumları için de bir atıf niteliğindedir. Nitekim dünyanın içinde bulunduğu durum, Sam tarafından kutup buzullarının erimesi ve Ortadoğu savaşıyla Kevin’a anlatılır. Bu durumda distopya olan Kevin’ın yarattığı ancak egemenliği Clu’ya kaptırdığı Tron mudur yoksa geri dönmek istedikleri dünya mıdır? Filmde, bir program olan Clu bile, kurduğu digital dünyaya sığamaz olmuş, gerçekliğe, dünyaya geçmek hırsına kapılmıştır.
Filmde psikolojik olarak dikkat çeken en önemli durum; Kevin’ın Tron’un durumundan Clu’yu sorumlu tutmaması olmuştur. Clu’nun aslında kendisinin bir kopyası olduğunu, kendisinin geliştiğini, ancak Clu’nun o zamanki Kevin olarak kaldığını düşünür. Bu, bir karakterin parçalanmasıyla ortaya çıkan iyi ve kötüyü, çok açık bir biçimde göstermektedir.
Filmin gidişatı, ütopya olarak görülen Tron’a gidiş ve distopya olarak görülen Tron’dan kaçış şeklinde olmuştur. Sam ve Quorra, Tron’dan dönebilmeyi başarabilmiş, Kevin ise Tron’da kalmıştır. Ancak bu kötü bir son sayılmaz. Aileyi ön planda tutacak olursak baba ve oğlun birlikte dönememesi bir hüzün yaratsa da, Kevin, Clu ile bütünleşerek yönetimi tekrar eline almış böylelikle belki de Tron için yeni bir dönüşümün başlangıcı olmuştur.

Yorumlar